13 Mayıs 2010

Öyle bir ölüm(düşü) ki..


"Böylesine güzel bir günün ardından, böylesine yazı mı olur" deme Aman Kahvesi.
Olur işte, huzurlu çünkü.

Xuşka bilir, anlattım, öyle bir ölüm ki hastaca yatağımdayım. Mesleğimi ve kendimi düşlüyorum sadece. Aman Kahvesi, Sevdiğim, dostlarım.. Alınmayın, sizi ne uzak ettim ne de yok. Belki de bu düşü kurduğumda taa, siz yoktunuz o zamanlar, bu bir dünyaya gelişten sonraki arzuydu belki.

Öğretmenim ben Erbane'lerin çaldığı bir diyarda. Hastayım dedim, çok, günden güne zayıflamışım, her yanım acıyor, yorgun olursun ama mutlu olursun, öyle işte;
Sanırım bunun ismi Huzur!

Ölümü bu kadar yakın hissetmek.. Evimin dolup taştığını düşlemek ama, hepsi kadın. İsterdim önceleri hep bu kadınlardan Erbane çalmalarını. Hırçınlıkları, Huzurlarını, kalp atışlarını benimle paylaşsınlar dilerdim. Erbane işte, Bendir'in kalp atışları, üzerine halkalar eklenmiş, gözlerimi daha yeni kapamıştım ki,

Hırş!

İlk vuruş, ilk hareket. Göz ucuyla pencereden bakıyorum, kadınlar en güzel elbiselerini giymişler, ellerinde Erbane'leri. Varoluşun, meydana gelmenin, herşeyin başlangıcı sanki halkaların sesi, Hırş! Anlatıyorlar bana hikayemi, kalp atışlarımı. Bu hikayeyi yakından duymalıyım.

Yanımdaki kadınlara sesleniyorum, ne olur diyorum, dışarı çıkarın beni, başımı bir tülbentle sardıktan sonra kolumdan tutuyorlar, ağır ağır yanlarına gidiyorum. Damların tepelerinde, kapımın önünden sokağın başına kadar, yüzlercesi, aralarından yürümeye başlıyorum desteksiz, tek başıma. Teker teker her kadının yüzüne bakarak yürüyorum. Sanki her biri benim bir halim, bir yorgunluğum, bir sevincim, bir sevgiliyi sevişim, bir uçuşum bir konarlığım. Yüzleri hep bana benziyor.

Hırş!

Sıranın sonuna geldim. Herşeyin başlangıcı olan bu ses, herşeyin sonu ve yine herşeyin başlangıcını ifade ediyor.

Oraya öylece yığılıyorum.