İnsan hiç bir şarkının içine girmek ister mi?
Tüm sınırlarına girmek o şarkının, orada yaşamak, günden, yaşantıdan, şiddetten, dünyadan kaçıp kurtulmuş olmak..
..
Öfke'den hep uzak durduğumu, öfkem gelince de yendiğimi düşünürdüm hep. Ki öyleydi de. Ancak bugün, aslında öfkemi yenmek için yaptığım şeylere bağımlı olduğumu farkettim. Tabiki, insanlara karşı yaptığım bir şey değildi bu. Kendi kendime, aslında daha çok bloguma yaptığımdı. Kusmak.
Gergin geçen bir günün ardından, içinden üzülmek, zarar verecek gibi değil, ama anlaşamamaktan kaynaklanan bir öfke, Nifak.. (hımm, doğru evet Nifak, Muhabbet tarafından yenilen. @Amâk-ı Hayal) Bu sırada hep, bloga yazı yazmayı düşlemek.. O vakit yazamamak, yine üzülmek.
Yazarken de, şimdi, farkettim, öfkelendiğimde yaptığım tek şey: üzülmek..
Neyse, bunları yazmayacaktım ki hem ben. Çocuktan çikolatayı saklar gibi, kendimden blogumu sakladım. Bir şarkı rast geldi (ki rast geldiğine gerçekten inanıyorum), duruldum, dinlendim, kadının sesinde de kendi yüreğimde de boğuldum.
Yaşa be Brenna,
Yaşayın siz güzel insanlar.
Yaşasın insanlık.
Yaşasın katletmeye hayır diyen insanlık;
Yaşasın katletmeye katlemekle cevap vermeyen o güzel insanlık.
Evet kuşlar, böcekler ne güzel,
İdealar ne güzel.
Yaşasın saflık.
Yaşayın be hey güzelliği düşleyen, düşünü gerçek hayata düşüren insanlar.
Öfke'sini Muhabbet'le yenen kalpler yaşasın.
Yaşasın Muhabbet'e sırt çevirmeyen insanlar;
Ama siz, Muhabbet'ten uzak olanlar, ölün istemem,
Olur ya, belki siz de bir gün dil çıkaran bir çocuk fotoğrafı görüp de gülümsersiniz.
Yaşa Muhabbet!*
*Kelimelerin ekine köküne bakmaktan zevk alan bir hal daha: Muhabbet, el Hubb(Aşk) kökünden gelirmiş, sevgi demekmiş..
Sevgi emekmiş.. :)